Ana içeriğe atla

2016 Yılının En iyi 10 Filmi

 


Geleneksel yılın en iyi “10” filmi… 2017'nin daha güzel filmler getirmesi dileğiyle. :)

1- Saul Fia - Tartışmasız yılın en iyisi. 


2- A Bigger Splash - Luca Guadagnino her anlamda estetik bir yaz filmine imza attığı için. Güzellik algımızı (mekan, moda, yemek, insan ve müzik) doyurduğu için.


3- Elle- Paul Verhoeven sıradışı kadın karakterlerine yeni bir tanesini eklediği için. Tüm ezberlerimizi yine ve yeniden bozduğu için.


4- Deadpool- Absürtlük çizgisini tam sınırında tutabildiği için… Eğlenceyi 1 sn bile duraksatmadığı için. Marvel uyarlamalarının en iyilerinden bir tanesi olmayı başardığı için.



5- Nie Yin Niang- Hsiao-Hsien Hou etkileyici görsel ve müziklerle epik bir hikayeye imza attığı için.

6- Carol- Todd Haynes çok zarif bir aşk filmine imza attığı için. Cate Blanchett ve Rooney Mara’nın naif oyunculukları için.


7- Le Tout Nouveau Testament - Uzun süredir sesi çıkmayan Jaco Van Dormael formunu koruduğu için.

8- The Hateful Eight- Tarantino’nun en iyi işlerinden bir tanesi olduğu için. Uzun süresine ve tek mekanda geçmesine rağmen izleyicinin bir dakika bile dikkatini dağıtmadan izlemesini sağladığı için.

9- The Revenant- Alejandro González Iñárritu iki yıl içerisinde iki adet Oscara aday film çıkarabildiği için. Leonardo DiCaprio aşina olduğumuz usta oyunculuğu için.


10- 10. sırada iki adet film var;
10a- Don’t Breathe- Evil Dead’in yeniden çevrimi ile heyecan yaratan Fede Alvarez beklentileri boşa çıkarmadığı için. Yılın iyi korku filmlerinden olduğu için...

10b- The Conjuring 2- Devam film olmasına rağmen ilk filmi bile gölgede bırakacak ustalıkta kotarıldığı için. Retro sanat yönetimiyle birlikte geçtiği dönemi hissedilebilir kıldığı için…

Vizyon dışı izlediğim yılın iyisi 3 film;

Love 3D- Gaspar Noe sıra dışı çizgisini bir aşk hikayesine 3D olarak entegre ettiği için. 

American Honey- Andre Arnold’ın ilgi çekici görsel yönetimi için. Doğal oyunculukları ile iyi bir bağımsız olduğu için…

Toni Erdmann- Uzun süresine rağmen güçlü dramasıyla bu yılın yabancı film oscarlarını zorlayacağı için. 

Son Not: La La Land 30 Aralık itibariyle vizyona gireceği ve izleyemediğim için listede de yerini alamadı. La La Land de üst sıraları zorlayacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas