Robert A. Heinlein’in aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan Starship Troopers’in yönetmenlik koltuğunda ise Paul Verhoeven bulunmaktadır. Hikâyenin geçtiği evren, sert bir hiyerarşi ve militarist yönetim biçimi uygulayan bir federasyon tarafından yönetilmektedir. Bu yapının içerisinde insanlar “Siviller” ve federasyona hizmet eden “Vatandaş” olarak ikiye ayrılmıştır. Lisedeki sıkı arkadaşlıkları ve geçirdikleri güzel yıllarının son günlerini yaşayan Johnny Rico ve arkadaşları kariyerleri için orduya katılırlar. Federasyon’un insanlık için en büyük tehdit olarak gördüğü böcek Araknithler’e açtığı savaş ile karakterlerimiz Johnny Rico, Dizzy Flores ve Carmen Ibanez maceradan maceraya sürüklenir. Filmin ve dolayısıyla Paul Verhoeven’in en büyük başarısı ise militarizmi övgü yoluna girişen Heinlein’in romanını tersine çevirerek Ulus devlet, Militarizm ve Hiyerarşi gibi kavramların içini boşaltarak absürd bir taşlama ve eleştiriye dönüştürmüş olmasıdır.
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar