Berberian Sound Studio ile İtalyan giallo filmlerine göz kırpan ve İngiliz sinemasının yeni yıldızı olan Peter Strickland yeni filmi The Duke of Burgundy temelde Sexploitation filmleri ve Tinto Brass filmlerinin erotizmini birleştirerek garip bir evren inşa ediyor. Öyle ki bu evren zaman ve mekandan bağımsız, biraz fikir verse bile geçtiği dönemi tam olarak kestiremediğimiz, hiç bir erkeğin bulunmadığı grotesk bir evren.
Kelebekler üzerine ihtisas yapmış Cynthia aristokrat topraklarda bir şatoda yaşıyor desek yanlış olmaz sanırım. Filmin başında bisikletiyle gördüğümüz Evelyn’i şık kıyafetleriyle işveren edasıyla bekleyen ve komutlar yağdıran Cynthia’nın aslında aralarında bunun bir role-play oyunu olduğunu kısa bir süre içerisinde öğreniyoruz. Cynthia ve Evelyn arasında BDSM pratiklerini gördüğümüz bu ilişki zaman içerisinde her ilişkide olduğu gibi dönüşüme uğruyor. Zaten filmin BDSM pratikleri sert ve yıkıcılıktan uzak. Hatta filmin ilerleyen bölümlerin de bu pratikler neredeyse bir parodiye dönüşüyor. Strickland bu noktada sazı eline alarak “Mistress” olarak izlediğimiz Cynthia ile “Slave” olarak izlediğimiz Evelyn arasındaki iktidar dengesini bozuyor. Kelebekler konusunda engin bilgisi ve aristokrat edasıyla gördüğümüz Cynthia’nın Mistress rolünü Evelyn’i kaybetme korkusuyla yapması günlük role playlerine ustalıkla serpiştirişmiş. Mistress rolünde bu rolü yapması konusunda baskı kuran Evelyn’i görüyoruz ve film boyunca Mistress-Slave dengesi sürekli değişiyor.
Filmi bu noktada bir BDSM filminin yanında bir aşk filmi olarak okumaya da olanak sağlıyor. Bir ilişkinin tüm pratiklerini bu BDSM ilişki içerisinde yakalamak mümkün oluyor. Uzun süreli bir ilişkinin günden güne tutkusunu yitirmesini, ikilinin bu tutku alevini tekrar diriltmek için uğraşmasını, kıskançlık krizlerini herhangi bir ilişki pratiğinde görebileceğimiz noktalar olarak gösteriyor. İkili arasındaki gerilim sürekli yer değiştiriyor. Cynthia’nın o bilge görüntüsü yerle bir oluyor kıskançlık krizlerine giriyor daha sonra Evelyn bir anda yerle bir oluyor. İkili arasındaki bu gerilim dozu filmin sonuna kadar belirli bir ritimle devam ediyor.
Film bir çok türe dokunmasının yanında bana birazcık Bunuel’in “Cet obscur objet du désir” ini hatırlattı. Aşık olduğu genç Conchita’nın değişken ruh halleri nedeniyle cinsel arzularını doyurmak konusunda hüsrana uğrayan Mathieu gibi Cynthia’ da Evelyn ile ilişkisinde benzer bir hüsrana uğruyor.
Yorumlar