Nostalji duygusunun temelinde kimyasal bozunma vardır. En çok yaşlandıkça çocukluğuna duyduğun özlemde yakalanırsın bu duyguya veya eski bir fotoğrafa baktığında… Çok şanslıysan 35 mm’den bir Bergman filmi izlediğinde yakalar seni bu duygu veya sararmış yapraklarını her çevirdiğinde yüzüne çarpan kokusuyla bir kitabı okurken… Sahi! her şeyin dijital olarak üretildiği(kimyasal olarak bozunamayan) bir dönemde elli yıl sonra bugüne karşı bir nostalji duyulabilecek mi?
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar