Ana içeriğe atla

De rouille et d'os


Fransız sinemasının usta isimlerinden Jacques Audiard’dört yıllık aradan sonra dönüş yaptığı "De rouille et d'os" ile hayatın yıprattığı iki yaralı karakterin hikâyesine odaklanıyor. Katil balina eğitmeni olan Stephanie, evsiz ve parasız Ali ile bir gece kulübünde tanışırlar. Stephanie çalıştığı akvaryumdaki bir kaza sonucu bacaklarını kaybeder ve Ali ile aralarında ilginç bir yakınlaşma başlar. Film Craig Davidson’un kısa hikâyesinden uyarlanırken, filmin başrollerinde ise Marion Cotillard ve Matthias Schoenaerts bulunmaktadır.

Maslow-ihtiyaçlar hiyerarşisi;

Maslow’un geliştirdiği ihtiyaçlar sıralaması “5” basamaktan oluşmaktadır. En tabanda Fizyolojik ihtiyaçların yer aldığı bu piramit sırasıyla Güvenlik ihtiyaçları, Ait olma ve sevgi ihtiyaçları, Değer ihtiyaçları ve tavanda Kendini gerçekleştirme ihtiyaçları şeklinde sıralanır. Yine Maslow’a göre bir basamaktaki ihtiyaçlar giderilmeden diğer bir basamağa geçmek mümkün değildir. Stephanie yaşadığı hayattan da anlayacağımız üzere kendini gerçekleştirme edimini gerçekleştirmiş fakat yaşadığı talihsiz olay sonucunda hayat onu piramidin en altına atarak farklı bir şekilde (bacakları olmadan) bu piramidin tepesine doğru tekrar sınamıştır. Ali ise çocuğuyla birlikte ablasının yanında kalan sorumsuz ve Maslow’un piramidin de en aşağıda bulunan bir karakter. Stephanie’nin kazadan sonra Ali’yi araması da tesadüf olmasa gerek. En yakınında acıyan gözlere bakanlar dışında Ali Stephanie’ye farklı yaklaşıyor ve kolundan tuttuğu gibi hayatın tam ortasına bırakıyor. Stephanie ise Ali’nin dövüş sporları üzerine kariyerinde tırmanmasına ön ayak oluyor.

Çoklu Zekâ Kuramı;

Gardner bilişsel yeteneklerin geniş bir yelpazeden oluştuğunu ve aralarında sadece çok zayıf bir korelasyonun bulunduğunu savunmaktadır. Örneğin matematiği iyi olan bir çocuğun bu konuda zayıf olan bir çocuktan daha zeki olduğunu söylemez. Gardner bir davranışın bir zekâ olabileceğine dair birçok ölçüt dile getirirken dokuz yeteneğin bu ölçütleri karşıladığını savunur. Uzamsal,sözel, Mantıksal-matematiksel,Kinestetik, Müziksel, İçsel, Sosyal, Doğasal, Varoluşsal zeka çeşitlerini sıralayan Gardner bir alanın diğer alandan daha zeki olduğunu da asla iddia etmez. Stephanie ve Ali zekâ türleri oldukça farklı karakterler. Ali’yi ele alırsak yarınını çok fazla düşünmeyen, sorumsuz bir karakter. Katil balina terbiyecisi Stephanie ise malum kazaya kadar oldukça iyi bir kariyeri ve yaşantısı olan bir karakter. Kazayla birlikte hayatında oldukça sıkıntılı bir döneme giren ve bununla nasıl baş edebileceği konusunda pek bir fikri olmayan Stephanie Ali’nin vurdumduymaz ve rahat tavırlarıyla (farklı bir zekâ türünün yardımıyla) bu zor durumun üstesinden geliyor. Ali ise sorumsuz ve vurdumduymaz tavırlarını yine farklı bir zekâ türünün yardımıyla Stephanie ile aşıyor. İkili arasındaki bu simbiyoz yakınlaşma ise Maslow’un piramidinde hızla en üste yükselmelerine neden oluyor.

Birlikte yaşamak;

İnsan düşünen bir hayvan olmasının yanında birlikte yaşamaya mahkûm bir hayvandır da. Besin zincirinde zekâsıyla farklı bir noktada olan insan bu zekânın getirdiği sorumlulukları da gerçekleştirmek zorundadır. Diğer canlı türlerinin yaşam alanlarına saygı duyması gerektiği gibi kendi içerisinde de farklı algı düzeylerinin yarattığı eksikliklerini/fazlalıklarını kendi türüyle bir arada yaşayarak dengeleyebilir. Zaten toplumsal denen olgunun ve insanın insanla yaşama mecburiyetinin de yegâne sebebi bu olsa gerek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas