Fantastik bir yapımın gücü, şüphesiz gerçekle kurduğu bağ ve yine gerçekle attığı köprülerin sağlamlığıyla orantılıdır. Son dönemde izlediğimiz TV dizilerinin en iyilerinin Fantastik uyarlamalar olması tesadüf olmasa gerek. Mesela birçok farklı mahlukatı barındıran "True Blood" temelinde demokrasi denen yönetim biçiminin ne kadar mümkün olduğunu irdelerken; eşitlik, haklar üzerine sorgulamalara da yol açıyordu. Game of Thrones; iktidarın ışıltısıyla gözleri kan bürüyen, birbirine diş bileyen ülkelerin çekişme ve diplomasilerinin bir ikamesini kendisine özgü farklı dünyasında yansıtıyor. İkinci sezonu yeni sonlanan American Horror Story ise; Modernizm'im mirasını devralan Post-Modernizm'in psikanalizine bir akıl hastanesinde soyunurken korku külliyatının yanında fantastik korku ögelerini de fazlasıyla barındırıyordu. Son olarak üçüncü sezonunu birkaç gün önce noktalayan Walking Dead ise insanoğlunun birlikte yaşarken nasıl örgütlendiğine göz atarken, evrimi tersine işletiyor. Üçüncü sezonun sonunda tekrar sine-i millete dönen Rick'in yeni sezonda oğlu Carl ile arasında olası bir iktidar kavgası, ortaçağ baba-oğul taht kavgalarını andıracak gibi duruyor. Aralarında Ödipal bir çekişmenin sinyallerini ise şimdiden (üçüncü sezon finali) veriyor.
Bu birbirinden iyi fantastik uyarlamalar gerçekle kurdukları bağ, yarattıkları evrenlerin göz kamaştırıcılığı ve izleyicisinin kafasında bıraktığı soru işaretleri ile TV uyarlamalarının adeta doğru rotada olduklarını haykırıyorlar.
Yorumlar