Ana içeriğe atla

Resident Evil: Retribution




İlk filminden itibaren belli bir standartı yakalayan ve bunu beş filmdir de sürdürebilen bir yapım "Resident Evil". İlk filmin yönetmeni Paul W.S. Anderson'un iki filmlik aradan sonra dördüncü filmin yönetmenlik koltuğuna oturmuştu ve beşinci filmi yine Anderson kotarmış. Dünyayı kıyamete götüren T-Virüsü ile insanları yaşayan ölülere dönüştüren Umbrella Corporation'un karşısında ise bildiğimiz gibi Milla Jovovich var. Serinin beşinci filmi olunca seriye ortasından yeni dalış yapanlar ve hatırlamayanlar unutulmamış ve dizilerde gördüğümüz bir hatırlatma sahnesi ile filme başlamış Anderson. Zaten ayrıntılı bir şekilde neler olup bittiği üzerine çokta kafa yormanın, alt-metin okumaya çalışmanın da bir mantığı yoktur. Bu kısa hatırlatmadan sonra Alice’in Umbrella şirketinin SSCB döneminden kalma nükleer denizaltı tesislerinde tutsak olarak tutulduğunu görüyoruz. Serinin bu filmi Umbrella eski başkanının, azalan insan ırkını kurtarma adına Alice'i bu tesisten kurtarma çabalarına dönüşüyor. Anderson serinin tüm filmleri gibi aksiyon adına oldukça başarılı bir iş ortaya koyuyor. 


Serinin üç boyutla tanışan bir önceki filmi gibi bu yeni filmde üç boyutlu çekilmiş ve bir oyun uyarlaması olduğunu düşünürsek oyun estetiğine oldukça yakın seyreden serinin bu estetiğe daha da yaklaşmasına neden olmuş. Keza filmi izlerken bir film tecrübesinden ziyade oyun oynuyor gibi hissediyorsunuz kendinizi. 

Keskin kötülerinin iyi olduğu, keskin iyilerin kötü olduğu, ölenlerin geri döndüğü, klonların, simülasyonların ortamda cirit attığı seri tümünü düşününce kafa karıştırıcı olabiliyor. Fakat bunların hepsini unutup aksiyona ve eğlenceye kendinizi bıraktığınızda oldukça tatmin edici bir sonuç verebiliyor. Zaten filmin sonunda bırakılan boşlukta serinin hala devam edeceğinin sinyalini veriyor. Hazır seri devam ediyorken umarım yönetmen koltuğuna da "Russell Mulcahy" tekrar geçer. Keza seri içerisinde en parlak filmlerden bir tanesi olan "Resident Evil: Extinction" 'ı O kotarmıştı ve üç boyutla neler yapabileceğini görmek heyecan verici olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas