Ana içeriğe atla

Star Wars - The Clone Wars


Geçen sezon Darth Maul'un dönüşüyle vasat geçen bir sezonla dördüncü sezonunu noktaladı Star Wars - Clone Wars. Dart Maul'un dönmesiyle birlikte dark side kotasını bir hayli genişletti yapımcılar. Fakat bu karakterlerin hikayesini geliştirm
e konusunda oldukça vasat bir performans sergiliyorlar. Cumhuriyet tarafında zaten incir çekirdeğini bile doldurmayacak bir ilerleme kaydeden ekip, Dark side tarafında da her sezona yeni karakterler katıyorlar. Fakat bunların hikayelerini oluşturma ve ilerletme konusunda ise sezon içerisinde birkaç bölümlük performans sergiliyorlar. Her sezonu yirmiye yakın bölümle seyreden sezonun büyük kısımı "dolgu" bölümlerle ilerliyor. Hali hazırda; Count Dooku, General Grievous, Asajj Ventress gibi darkside karakterler varken ve bunlara sezonda daha çok dakika ayırmak varken sürekli yeni yeni karakterler eklemek dizinin dramatik yapısına da zarar veriyor. Özellikle Darth Maul'un geçen sezonla birlikle tekrar oyuna dahil olması bana senaryo gerekliliğinden çok ticari ve rating kaygılarıyla yapılmış bir hareket gibi gözüküyor. Umarım beşinci sezonla birlikte yapımcı ekip karakter sayısı zaten bol olan serinin karakter gelişimine ve serinin dramatik yapısına katkı sağlayacak bölümler ortaya koyarlar. Senaryo gerekliliği için eklenen her karakter tabi ki diziye farklı bir tat katıyor, fakat eklenen karakterlerin dizi içerisinde ilerleyememesi, bunun yanında Clone Wars senaryosunun da zayıf kalması biz fanları üzen bir gelişme oluyor. Sezon dolgu bölümlerle ilerliyor, arada şaşırtmak ve heyecanlandırmak için yapılan bölümler ise yetersiz kalıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas