Ana içeriğe atla

Shame

Henüz ilk filmi ile büyük bir çıkış yaparak, kendisine hayran bırakan Steve McQueen; ikinci filmi Shame ile bu hayranlığımızı bir adım öteye taşıyor. Hunger'da Michael Fassbender ile kurduğu ortaklık; Shame'e de taşınıyor. Yönetmen "Shame" ile seks bağımlısı karakteri Brandon üzerinden "kapitalizm" eleştirisine girişiyor. Shame, Mary Harron'un Amerikan Psycho adlı filmiyle çeşitli benzerlikler göstersede sinemasal anlamda daha başarılı bir yapım. Her ne kadar Bret Easton Ellis'in romanından uyarlanmamışta olsa Ellis'in romanındaki temalara Harron'un uyarlamasından çok daha yakın. Shame mavi bir çarşaf üzerinde Brandon'un bedeninin uzanmış haliyle açılıyor. Kapitalizm'in yarattığı arzulara teslim olmuş üst düzey bir yönetici olarak çalışan Brandon için harika bir açılış sahnesi tasarlamış McQueen ve Brandon'un kusursuz bir şekilde inşa ettiği hayatını izlememizle ise devam ediyor film.(İş yerinde başarıları, kıyafeti, sürekli dolu yatağı ve patronunu bile kıskandıran gece hayatındaki karizması, aşırı derecede düzenli evi.)Fakat bu düzen kardeşinin hayatına dahil olmasıyla tersyüz olmaya başlıyor. Sissy'nin rahat tavırları; Brandon'un arzu nesneleriyle dolu hayatının dengelerini de bozuyor. Sissy'nin varlığı Brandon' da utanç (Belki birlikte olduğu kadınlara kötü davranmasından kaynaklı) yaratıyor.Bağımlılıklarla dolu hayatına çeki düzen vermeye çalıştığı sahnede ise Brandon normal bir ilişki kurmaya çalışır ve Marianne ile tanışır, yemeğe çıkarlar, beraber eve geldiklerinde ise arzularını artık kendisinin değil kapitalizm'in şekillendirdiği bir dünyada Marianne ile sevişmeyi başaramaz. Takibinde dibe vurma halleri ve kardeşi Sissy'nin intihar sahnesiyle film finaline doğru yol alırken izleyicisine ise büyük bir karamsarlık duygusu bırakıyor.

------------------------------


Kritik An : Brandon bağımlılıklarından kurtulma isteği onu Marianne ile tanıştırır. Marianne ile sevişemeyen Brandon; daha önce dışarıda gezinirken başka bir camda bir çiftin canlandırdığı bu sahneyi görür ve kendisi canlandırır. Arzu üretemeyen, tüketime teslim olmuş Brandon; camekandan bakıp beğenip aldığı bir gömlek gibi bu seks sahnesini alır ve tabiri caizse aslan kesilir.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas