W Eugene Smith'in "Bir kasaba Doktoru" adlı serisinden bir kareyle Doktor Cemal'i aynı kadrajda buluşturan bu sahne Nuri Bilge Ceylan'ın fotoğrafa olan merakının yanında Doktor Cemal ile de bir akrabalık bağı barındırıyor. Kasaba Doktoru fotoğraf serisinin meslek aşığı idealist doktorunu görünce Doktor Cemal için bunun bir rol model olduğunu düşünebiliriz. Fakat serinin o idealist doktorunun yerine Doktor Cemal olaylara karşı hep mesafeli ve uzak duruyor. Bu noktada ise Kafka'nın ünlü kısa öyküsü "Bir köy hekimi" devreye giriyor. Kafka'nın öyküsünde doktor, hizmetçisi Rosa'dan ödünç bir at bulmasını ister ve ödünç at bulunamaz. Doktor, boş sandığı ahıra gittiğinde iki at ve tanımadığı bir adamla karşılaşır. Doktor acilen hastaya gitmek zorundadır ve Rosa'yı adamla başbaşa bırakmak zorunda kalır. Hastaya gittiğinde hastanın umutsuz bir durumda olduğunu görür ve Rosa'yı yalnız bıraktığına dair bir pişmanlık yaşayarak doğru yapıp yapmadığının iç muhasebesini yapar. Doktor Cemal'de son otopsi sahnesinden önce maktulün eşi ve çocuğunu süzdüğü sahneden sonra otopsi odasında tıpkı Kafka'nın kasaba doktorunun Rosa için düştüğü vicdani muhasebeye o da maktülün eşi için düşüyor. Belki maktülün eşinin çektiği acıları azaltabilme adına zaten artık bir ölü olduğundan (umutsuz bir vaka) dolayı maktülün nasıl öldüğüyle ilgilenmiyor. "Bir kasaba doktoru" idealini masasının yanıbaşındaki fotoğraf karesine hapsediyor...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar