Kör bir adam tanıyordum. 40 yaşına geldiğinde bir ameliyat oldu ve yeniden görmeye başladı. Önce çok sevindi. Aşırı sevindi. Yüzler,renkler,manzaralar.Fakat sonra her şey değişmeye başladı.Dünya onun düşlediğinden çok daha zavallıydı. Ortalıkta ne kadar pislik olduğunu kimse söylememişti ona. Ne kadar çirkinlik olduğunu. Her yerde çirkinlikleri fark etti. Gözleri görmezken karşıdan karşıya bastonuyla yalnız geçiyordu. Görmeye başladıktan sonra korkmaya başladı. Karanlıkta yaşamaya başladı. Odasından hiç çıkmadı. Üç yıl sonra da kendini öldürdü ...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar