Olumune kacis, usta yonetmen Jerzy Skolimowski'nin Anna ile Dort Gece'den 2 yillik bir ara sonrasinda cektigi yeni filmi. Colde Uc Amerikali'nin olumune neden olan Afgan Muhammed'in yakalanisiyla baslayan film, toplanan diger mahkumlarla birlikte karla kapli ormanlar arasindaki bir tecrit hapishanesine getirilmesiyle devam ediyor. Burada gerceklesen kazada Muhammed, Amerikali askerlerden kacmayi basariyor. Bu 15 dklik prologla izleyici filmin politik gondermelerin bol oldugu bir yapim izleyecegi izlenimine kapiliyor. Fakat yonetmenin tek derdi bu politik metin degil. Zaten ilk 15 dk sonrasinda film o politik gorunumunden siyrilarak insan varolusunun en temel gudusune odaklaniyor. Yani; hayatta kalmak. Yonetmen ana karakterini dilini bile bilmedigi soguk bir mecrada, politik ve sosyal olgulardan siyirip tek basina birakarak; hayatta kalmanin "portre"sini ciziyor.
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar