Ana içeriğe atla

Machette


Grindhouse projesinde bir trailer olarak ortaya cikan "Machette" daha sonra Robert Rodriguez'in elinde uzun metrajli bir projeye donusmustu. Grindhouse projesinde ki en eglenceli trailer olarak gozumuze carpan Machette'in en komik yanini Danny Trejo'nun basrol oynamasi olusturuyordu. Robert Rodriguez Ve Quentin Tarantino'nun "Grindhouse" hezimetinden sonra cizilen karizmalarini Quentin Tarantino; Inglorious Basterds'la toparlayabilmisti. Tarantino'nun sinema dilini olusturan ucuz eglence vaadini, Inglorious Basterds fazlasiyla karsiliyordu.Hemen hemen ayni sularda gezinen Robert Rodriguezi ise Tarantino'nun sinema dilinden ayiran en onemli ozelligi filmlerine politik bir temayi da angaje etmesinden kaynaklaniyor. Machette ise bahsettigimiz ucuz eglence ve politik bir temayi (Her ne kadar film ciddiye alinacak bir yapim olmayacak ve sirf eglence amacli izlenecek olsa bile, eklenen politik temanin gayet ciddi bir sekilde eklendigini dusunuyorum.) Danny Trejo'nun basrolunde harmanlamaya calisiyor. Eklenen politik tema bu harmanin icinde gayet egreti bir sekilde yerini ariyor. Yonetmen Robert Rodriguez ise yapmasi gerekeni yapiyor ve politik temayi bu ucuz eglencenin icerisine entegre ederek, politik mesajini bir bucuk saat icerisinde eritiyor...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas