Unlu yonetmen "Michael Winterbottom" son filmiyle Texas'ta muhafazakar bir kasaba da gecen bir Neo Noir'e imza atmis. Kasaba'da bir fahisenin ortaya cikmasiyla birlikte, O'nu kasaba disina gonderme gorevi Lou Ford'a veriliyor. Lou Ford'un kucuklugune dair olan cinsel sapkinliklari ve oldurme gudusu Joyce'un bedeninde uyaninca; olaylar bir Film Noir'de olmasi gerektigi gibi oluyor ve kontrolden tamamen cikiyor. Lou Ford bir katile donusuyor. Winterbottom'un gun isigina buladigi, Freudien arketiplerle bezeli "Neo Noir" 'i gorsel, isitsel kusaginin kusursuzlugunu, ne yazik ki senaryoda gosteremiyor. Oykude ki bu aceleci tavir dramatik yapiyi sekteye ugratiyor.
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar