Korku sinemasının en çok kullandığı simgelerden birisi olsa gerek kurtadam, tabi ilk çekilen filminden günümüze kadarda fazlasıyla evrim geçirdi... Fragmanlarının dönmeye başlamasıyla birlikte belki oyuncu kadrosunun iyiliğindendir, bir sempati uyandırmıştı film.Bu sempati biraz öncede bahsettiğim sinemadaki kurt adam evriminin sonundan ziyade en başında olmasından kaynaklanıyordu belki de. Filmin vizyona girmesiyle birlikte oluşturduğumuz bu öngörülerdede haklılık payını görmüş olduk. (Gotik bir atmosfer, klasik bir kurtadam, sapkın doktorlar, çingeneler vs...) Senaryoya dahil edilen baba-oğul ve kanımca bu çatışmaya daha sonra katılan polis memuru ise sosyolojik (sömüren-sömürecek olan-daha sonra sömürecek olan) bir okuma penceresi açıyor.
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar