Avatar büyük bir gürültü kopararak vizyona girdi ve gayet doğal olarakta büyük bir sansasyon yarattı. Filmin en büyük özelliği yeni nesil sinema anlayışı için yani 3 boyutlu filmler için bir devrim olarak öngörülmesiydi. Bundan öncede üç boyutlu filmler izledik. Yıl içerisinde vizyona giren üç boyutlu filmlerin genel sorunu sinemanın genel doğrularını dışlayıp, 3 boyutlu şov yapmaya kalkmalarıydı. Büyük yönetmen James Cameron ise bu noktada böyle bir yanlışa düşmemiş, 3 boyut bir amaçtan ziyade bir araç olmuş. James Cameron'un emperyalizm, militarizm ve doğa üzerine oluşturduğu hikayesi ise yüzeysel kalmakla beraber, bu büyük bütçe düşünülünce riske edilmeyecek bir faktör olarak gözüküyor...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar