Semih Kaplanoğlu'nun tersine giden Yusuf üçlemesinin ilk halkası olan "Yumurta" , "Süt" gibi oldukça minimal bir yapımdı ve bu minimalliği ise seyirciyi çok fazla yormuyordu. Fakat Yönetmen "Süt" ile metafor dozajını ve uzun planları bir hayli yukarıya çekmiş ve izleyiciyi bir hayli yoran bir yapıma imza atmış...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar