Ana içeriğe atla

Transformers

Aslında başıma gelecekleri bildiğim için sürekli olarak seyrini ertelediğim büyük prodüksiyonlu çizgi roman ve çizgi film serisi Transformers'ın yönetmen koltuğunda büyük bütçeli filmlerin yönetmeni Michael Bay var. Çektiği diğer filmleri düşününce Transformers için biçilmiş kaftan olmuş Michael Bay. Popcorn filmlerini iyi bilen, seyirciyi eğlendirebilen ve efekt konusunda da oldukça iyi bir isim. Sinemaya uyarlanması yıllarca efekt konusunda belli bir zorluk taşıdığı için rafa kaldırılan yapım günümüz teknolojisinde o tozlu raflardan geri alınarak beyazperdeye uyarlanmış. Fakat filmin asıl sorunu da aslında efektlerle birlikte başlıyor. Efektlerin zorluğu nedeniyle çekilemez şeklinde oluşan düşünceleriniz; biranda efektler nedeniyle çekilmemeliye dönüşüyor.(-Hayır,efektleri gayet güzel ve yerinde- ) Fakat; film boyunca hem işitsel hem de görsel olarak maruz kaldığınız efekt bombardımanı, izleyicisini film bittiğinde oldukça yorgun bir halde bırakıyor...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas