Usta yönetmen Carpenter'in Apocalypse üçlemesinin son halkası olan In the Mouth Of Madness iyi bir korku filmi... Kanımca ustanın son dönemde çektiği orta metrajlı filmi "Cigarette Burns" 'ün birçok referansı da bu filmden aldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Cigarette Burns'de malum filmi ( La Fin Absolute Du Monde) izleme eylemi sırasında çıldıran insanları görmüştük. In the Mouth of Madness'ta ünlü bir korku yazarının romanlarının okunma eylemi sonrası çıldırma ve okuyarak ulaşılamayanlara ise izlettirilerek (İstesenizde, istemesenizde bir şekilde maruz kalma) ulaşım var. Bu ulaşım kanalları ise bizi doğrudan medya, iletişim ve tüketime götürüyor. Usta yönetmen medyanın ve popüler kültürün (Hollywood'un) yarattığı ikonların nasıl birer tanrıya dönüştüklerini ve bunun yol açtığı deformasyonun da insanlığın sonunu hazırladığına işaret ediyor. Lovecraft'ın romanına olan isim benzerliği ise tesadüf değil keza yönetmen Lovecraftvari yarattığı gotik atmosferle süslü distopik bir dünya sunuyor...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar