Dokunacak kadar yakın ama görmek istemeyecek kadar birbirinden uzak üç karakterin "Eyüp, Hacer ve İsmail"'in hikayesi NBC'nin son filmi... Eyüp'ün patronunun bir gece geçirdiği trafik kazasıyla başlar herşey, suç işlenmiş, cezayı Eyüp para karşılığı çekmiştir. Adalet yerini bulmamıştır. Bundan sonra üç karakter için olaylar artık daha da çıkmaz hale gelir. Eyüp'ün patronu Hacerle birlikte olur,oğlu İsmail bunu sezer. Sanki sus payı gelircesine araba biranda gelir; ama İsmail bununla yaşayamaz, yaşayan bir ölü gibi olur. Eyüp'ün hapisten çıkması, Hacer'in Eyüp'ün patronuna karşı takıntılaşması olayları dahada çıkmaza sokar. Karakterlerin önceki hayatları için NBC fazla bir bilgi vermiyor bize, Eyüp'ün mezarlık ziyaretinden ve İsmail'in hayalet çocuk sanrılarından anladığımız kadarıyla geçmişlerinde çocuklarının ölümünü yaşamışlar. Bunun ailede bıraktığı iz bilinmez fakat; o çocuğuda ailenin "kaderi" için bir metafor olarak okuyabiliriz. Kader, çocukla birlikte gömülmüştür artık, bu üçlü kadere bel bağlamayıp seçimlerini yaşamaktadır. En zor koşullarda bile kendi seçimlerini yapmaktadırlar. Fakat bu verilen kararların sorumluluğunu getiremeyen bireyler herşey aşikar hale geldiğinde bile hiç birşey olmamış gibi yaşamaya devam ederler. Yaşanan ihanetlerin sebebi sorulmaz,işlenen suçlar cezasız kalır. Herkes sözde cezadan kurtulur, fakat daha ağır olanı gelir; sessiz karakterler kendi cehennemlerine mahkum olur. Sonra ,konuşmayan, birbirinin yüzüne bile bakamayan üç maymuna; ağır, karanlık bir hava eşlik eder...
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar