Kieslowski'yle birlikte Polonya'nın önemli yönetmenlerinden biri olan büyük usta "Andrzej Wajda" Oscar'a da aday olmuş olan son filminde Katyn katliamını konu almıştı. Katyn katliamında öldüren subayları ve ailelerini konu alan filmde "Wajda" film ilerlerken sürekli yeni yeni karakterler katmış ve bu karakterlerin açılımlarını da dramatik yapı içerisine yedirmeyi başarmış.Öyleki sadece üç beş sekansta gördüğünüz bir karakter bile anlamlandırılıyor. Zaman zaman karakterleri takip etmek onları bir yere koymak sıkıntı yaratsada çok rahatsız etmiyor. Artık filmin Katyn katliamından ziyade geride kalanlara bıraktığı izleri irdeleyen bir film olduğunu düşünmeye başlamışken tam Wajda son darbeyi gri, soguk ve mat tonlarla filmin sonunda kafanıza balyoz gibi indiriyor. O ağırlıkla oturduğunuz yerden kalkamıyorsunuz. Film boyunca Polonyalı subay eşlerinin, yakınlarının yaşadığı ağır hava bir anda sizin üstünüze çöküyor.....
Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…
Yorumlar