Ana içeriğe atla

Frontier(s)

Frontier(s) After Dark Horrorfest'te gösterilmiş bir film. Ve film High Tension'un yapımcılarından.
Fransa'da başkanlık seçimi üzerine çıkan ayaklanmalardan faydalanarak ufak çapta hırsızlık yapan bir çete ülke dışına çıkmanın hesaplarını yapmaktadır, fakat işler pek iyi gitmemektedir. Önce grup dağılır, sonra tekinsiz bir sahada, ıssız, köhne bir pansiyona saklanırlar. Baskın bir yapının, bu evin içerisinde alegorisini çıkartmakta. Filmin sinematografisi ve atmosferi gerçekten güzel, fakat fransız korku sinemasındaki bu yükseliş meydanın boş olmasındanmı bunu ilerleyen zamanlar gösterir. Ve son dönemdeki çoğu film gibi bknz(cloverfield, diary of the dead, the mist....vs.vs.) bu filmde de politik bir metin var, gayet sert söylemler var. Bu yılın ilginç bir özelliği oldu bu, oscarlara bakarsak orada çok sert politik söylemli filmler vardı ve devamında herhangi bir korku filminin içinde bile var artık...

Bunu Seven Şunu da Sevebilir : High Tension (2003)Director:Alexandre Aja

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas