Ana içeriğe atla

John Rambo

Her ergenin izlemişliği vardır Rambo'yu, ve de özel bir yeri vardır Rambo'nun bizim için, kolektif bilincimizde de kaması ve bandanasıyla yer etmiştir hatta."Sylvester Stallone" Rock'yde yaptığı karakter hortlatmasını bu sefer Rambo için yapmış, yapmışta peki bu film gerçekten sağlıklı, masum bir film olmuşmu? Filmde bir grup aktivist'in Tayland'da ki askerlerin eline esir düşüşünü ve bunun üzerine Rambo ve bir grup; ben paralı asker diyeyim siz misyoner diyin bu yardım gönüllülerini kurtarma çabalarını izliyoruz. Saf şekilde Taylandlı askerlerin herşeyi yapacak şekilde kötü olarak gösterilmesi ve bunu komünizm kisvesi üstüne oturtması ve dahada fecisi Taylandlılar ile çarpışan Rambo ve kuvvetlerinin çeşitli şiddet gösterilerini meşru kılmak için böyle bir yol izlenmesi son derece ucuz ve amerikan bir tarz. Tam anlamıyla, dünya'da insanlık dışı şiddet uygulanan yerler var ve biz bunu ortadan kaldırmak için kendi şiddet gösterimizle onlar kadar hatta onlardan daha iğrenç metotlarla bu adil olmayan uygulamaları kaldırmayı başarırız ve kendimizide haklı gösteririrz gibi bir noktaya geliyor film. Umarım "Sylvester Stallone" bir tane daha Rambo filmi çeker ve bu sefer gerekli temizliği doğru adreste yapar!!!...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

East Hastings

Şehrin üzerine kara bir bulut çökmüştü. Herkesin, bencilce yetişmesi gereken bir yerler vardı. Ve yüzlerinde de aynı soğuk, silik ifade… Yeni bir günün başlangıcının sevinci ve umutları, geçen günün batımıyla birlikte yok olmuştu sanki. Otobüs durakları umutsuzca bekleyişlerin yeri olurken, otobüsler bu umutsuz bekleyişlerin, umutsuz cevapları olmuştu. Reklâm panolarında anlamsızca sırıtan insan siluetleri insanları daha da mutsuz ediyordu. Megafonlardan yükselen sesler, önceden programlanmış bir günün özetini geçiyordu. İmkânların ortasında bir imkânsızlık yaşanıyordu. Burada güneş yalnızca batıyordu…

Blade Runner - 2049

Blade Runner 2049 orjinal filmin cyberpunk atmosferini post apokaliptik bir setle geliştirerek insanoğlunun yine tanrı, kimlik ve hafıza gibi sorularının peşinden koşturmuş. Denis Villeneuve temalarıyla ten uyumu yakalayan Blade Runner 2049 aynı zamanda monoton bulduğum Villeneuve'ün sinema diline ise dinamizm kazandırmış.

Ghost in the Shell

Son yıllarda sinema salonlarında siber punk hayranlarını heyecanlandıran bir hayalet dolanıyor. Blade Runner ve Ghost in The Shell gibi filmlerin yeniden çekiliyor olması büyük büyük bir heyecan dalgası yaratırken bir taraftanda sevenleri tarafından endişeli bir bekleyiş başlatmıştı. Konu bir bilim kurgu başyapıtı olunca bu endişelerin haklılık payını görmezden gelmek saçma olur. Keza Mamoru Oshii 1995 tarihli orjinal ismiyle Kôkaku Kidôtai ile ortaya bir başyapıt koymasını n yanı sıra peşi sıra sinema tarihini derinden sarsacak; The Matrix, Dark City gibi başyapıtlarında doğuşuna vesile olmuştu. Böylesi neredeyse kusursuz bir üründen yine kusursuz bir şey ortaya çıkarmak oldukça ağır bir yük. Bu ağır yükün altına ise Rupert Sanders girmiş. (Denis Villeneuve'un de Blade Runner için işi çok zor.) Orjinal animenin en önemli özelliği siber dünya, kimlik, ve cyborg'ların varoluşlarını anlamlandırma çabası üzerine oldukça yoğun ve takip edilmesi güç diyaloglardan oluşmas